Gazipaşa için toplandılar

Çevreciler,  Gazipaşa’nın Selinus ve Koru sahillerini betonlaşmaya açacak imar planlarına karşı bir araya geldi.  Gazipaşa Hepimizin Platformu’nun yaptığı açıklama ile yetkililere çevreyi koruyucu planlama çağrısı yapıldı

ÇED SÜRECİ BAŞLATILDI

Gazipaşa’daki Selinus ve Koru sahilleri, Türkiye’nin betonlaşmadan korunabilmiş son kıyı alanları arasında yer alıyor. Adını Selinus antik kentinden alan 3. Derece doğal sit alanı statüsündeki Selinus sahilinde Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından onaylanan Koruma Amaçlı İmar Planı’na göre yaklaşık 2 kilometrelik alan 5 yıldızlı otel inşaatlarına açıldı. Kıyı ve denizel biyoçeşitlilik için önemi nedeniyle koruma altına alınan Selinus Kızılin bölgesine iş insanı ve otel zinciri sahibi Adil Üstündağ’a ait Yeşilyurt İnşaat ve Turizm San. Tic. A.Ş. tarafından 5 yıldızlı 4 katlı, 841 oda ve 2 bin 508 yatak kapasiteli otelin yapımı için Şubat ayında Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED) bilgilendirme toplantısı yapılmıştı.

Gazipaşa Hepimizin Platformu çevreciler ile beraber Attalos Heykeli önünde toplanarak yetkililere seslendi.

Yapılan basın açıklamasında ise şu ifadeler yer aldı:

Gazipaşa son yıllara kadar ulaşımın da biraz zor olması nedeniyle hala tüm doğallığını, yerel yaşam kültürünü, dokumalarını, türkülerini, manilerini, şiirlerini, yayla anılarını ve özlemini, kendi içinde koruyan, sürdüren bir yaşam alanıdır…

Kıyılarında ve dağlarında görkemli antik kentleri bulunan bir ilçe…
Kumsallarında oluşumu devam eden, doğal havuzlarımızı da oluşturan yalı taşları…

Gazipaşa’nın denize dik inen, yamaçlarının arasında, küçük üç kumsal kıyısı var. Ve bu kıyılar ender bulunan doğal güzellikleri nedeni ile sit alanı. Tüm dağ köyleri ile, tüm merkez mahalleleri ile bu küçük üç kıyımız, tüm ilçemizin nefes alma noktası… Hem insanlarımız için, hem yetiştirdiğimiz ürünlerimiz için, hem de buralarda süren doğal yaşam için..

Ve şu anda öyle bir planlama yapıldığını görüyoruz ki bu kıyılarda, ne sit alanı olduğu dikkate alınmış, ne kıyı doğal yaşam alanları, ne de ilçe halkı…

Modası geçmiş, yıllar öncesinin yanlış turizm anlayışı, her şey dahil devasa otel sıraları, ilçe halkına hiç kıyılarına ulaşma hakkı tanınmadan uygulanmaya çalışılıyor şimdi.

Oysa biz biliyoruz ki kendi kaynaklarınızı, kendi kıyı alanlarınızı kullanamadığınız zaman esaret başlar. Karşı olduğumuz sadece deniz kıyılarına ulaşamamak değil, bir ilçe halkını, oradaki doğal yaşamı, arkadaki tarım alanlarını yok sayan bu anlayıştır. Gazipaşa Halkı geçmişte nasıl yağmaya boyun eğmemiş ve bizzat Atamızın eliyle Atamızdan adını almışsa, aynı duruşla şimdi de yağmaya boyun eğmeyecektir.

Konumlandığı alandaki tüm yaşamı ezerek gelecek olan bu turizm anlayışı ne virüs dinledi, pandemide herkesin eve kapandığı günlerde geri adım attı, ne geçtiğimiz günlerde yaşadığımız büyük depremde… Ve konumlandığı mahallenin nüfusundan fazla kişi barındıracak olan ilk devasa beton otelin Çed toplantısı da büyük depremin üçüncü günü yapıldı…

Biz bilimsel raporların, bilirkişi raporlarının, kamu yararına çalışan meslek odalarının, baronun karşı olduğu, askı süreçleri de dahil olmak üzere halkla hiç paylaşılmadan uygulanmaya çalışılan ve doğanın sesinin reddettiği bu planlamayı reddediyoruz.

İlçemizin en önemli bölgesinden, tüm kıyı alanlarımızdan söz ediyoruz.Oysa olması gereken halkla birlikte, halkı bilgilendirerek, tüm ilçeyi düşünerek, doğayı koruyarak, sevgiyle, mutlulukla, huzurla yaşanacak alanlar yaratmak olmalıydı. Planlamalar insanların doğa ve çevresiyle barışık yaşamalarını sağlamak üzere, kamu yararı için yapılmalıdır. Planlama insan zaaflarını ve rant dürtülerini uyandırmamalıdır. Bir kıyı planlaması sadece denize nazır kentsel arsa üretimine dönük önünde ilçe halkını istemeyen bir anlayışla yapılırsa, spekülatörlerin iştahını kabartır ve o toprakların gerçek sahipleri ve gerçek ihtiyacı olan insanlar asla bu alanların sahibi olamazlar ve bu alanlardan yararlanamazlar. En kötüsü de bir yerleşimin en önemli alanının, tüm kıyılarının planlanması işinin en büyük arazi toplayıcılardan birine devredilmesidir. Tüm ilçe halkının yüzyıllar sürecek olan geleceğini arazi spekülatörlerine emanet etmek…

Bu planlar, 2019 plan revizyonlarıyla vurucu darbeyi yapıyor ilçe halkına. Küçücük kıyılarda devasa otel adaları, bu adaların içindeki devasa parsellerde tarımımız için gerekli deniz havasının arkalara girebilmesine olanak tanıyacak parçalı yapılanmanın istenmemesi, yol ve otopark düzenlemelerinde, bu büyük turizm adaları arasındaki açıklıklarda ilçe halkının kıyılarına ulaşımının yok sayılması…
Bu devasa kitlelerin arkadaki tarım alanlarına yapacağı baskı, vereceği zarar…

Minimum parsel büyüklüğünün 5 dönüm olarak belirlendiği planlamada hala halkın elindeki 5 dönümün altındaki parsellerin toplanıyor oluşu…

Son revizyonla iki katına çıkartılan inşaat alanı oranları, sit alanı bu kıyılar için çok yüksektir. Ve kıyı kumul, kıyı kayalık, kıyı mağara, kıyı orman, kıyı sulak alan ekosistemlerini barındıran bu kıyılar insandan önce buraları yurt edinen deniz kaplumbağaları, akdeniz fokları, kıyı bitkileri ve diğer canlılar için de yaşam alanıdır.

Plan notlarında, halka ait olması gereken günübirlik alanlarda “kamunun kullanımına açık olma” ibaresinin kaldırılması, otellerle günübirlik alanların arasındaki yaya yollarının kaldırılması… Günübirlik alanların otellere eklemlenmesi… Oysa günübirlik alanlar uluslararası sözleşmelerle de koruyacağımıza söz verdiğimiz deniz kaplumbağalarının yuvalama alanları için tampon bölge ve etki alanı içinde kalıyor. Ve son revizyonlarda üç kıyımızda da bu alanlar boydan boya otel alanlarının ön bahçesi ve otellerin tamamlayıcısı tesislerin yapılabileceği alanlar olarak tanımlanıyor.

Bunun gibi tüm nedenlerle bu planlar Antalya’da görülen ve oybirliği ile kazandığımız bir davanın konusunda uzman bilirkişi raporunda yine oybirliği ile imar mevzuatına, planlama ilkelerine, kamu yararına uygun bulunmadığı belirtilmektedir. Ama süresi geçtiği için, planlara direk dava açamamamız nedeni ile üzerinde uygulanan 18 uygulamasından gidebildiğimiz için Konya İstinaf mahkemesi kıyılarda dava açanların yeri olmaması nedeni ile dava sonucunu bozmuştur. Ama bilirkişi raporlarındaki gerçek ortadadır.

Bilirkişi raporu oybirliği ile diyor ki bu planlama revizyonu esas alınarak yapılan, ilçe ve büyükşehir encümenlerinin de onayladığı, 18. Madde uygulamasının da uygun olmadığı ortak görüş ve kanaatine varılmıştır. Ve ne ilçe belediyesi, ne büyükşehir belediyesi bunu dikkate almıyor. Planlar son hızla otellerin başlanmasına hazır hale getirilmeye çalışılıyor.

Yine Kültür ve Turizm bakanlığı kendisi diyor ki turizm stratejisinin açıklandığı yayınında;
Yerel düzeyde turizm potansiyeli bulunan alanlarda sorun odaklı planlama anlayışı yerine, planlama çalışmaları bütüncül olarak ele alınacaktır.
Parçacı ve parsel bazında gelişen planlama pratiği sona erdirilerek dünya çapında yarışabilir turizm kentleri oluşturulacaktır.
Türkiyede kitle turizmine yönelik, parçacı yaklaşımlar sonucunda Akdeniz ve Ege kıyı kesiminde aşırı yığılma, kıyı gerisi ve çevresi alanlarda çarpık kentleşme, yapılaşma, altyapı yetersizliği ve çevre sorunları ortaya çıkmıştır.
Bizzat bakanlığın kendisi tarafından, parsel bazında otel odaklı turizm gelişmesinden daha çok tarih, kültür, sanat vb gibi değerler odaklı turizm öneriliyor.

Ve bu planlar da yine yetkililer tarafından onaylanıyor. Bu ne yaman çelişkidir?

Gazipaşa aynı zamanda güçlü bir tarım ilçesidir ve ziraat mühendisi arkadaşlarımızın tüm kıyı planlamasını tarımımız açısından değerlendirdiği bilgileri de paylaşmak istiyoruz;

“Gazipaşa’da son yıllarda muz dan sonra avokado, passiflora, mango, pitaya (ejder meyvesi), papaya, longan ve litchi gibi tropikal meyve yetiştiriciliği hızla artmaktadır. Tropik ve subtropik iklim kuşağında yer alan bu bölge, mikroklima özelliklere sahiptir. Akdenizdeki bu kuşağın dışında tropikal meyvelerin üretimi çok güçtür. Ülkemiz coğrafyasında son derece kısıtlı ve özel olan bu alanların bir daha geri dönüşü mümkün olmayacak bir şekilde kaybı, telafisi mümkün olmayan bir kayıp olacaktır.
Katma değeri yüksek olan bu meyveler bölge halkına ciddi anlamda ekonomik katkı sağlamaktadır ve yakın gelecekte ülke ekonomisine de ciddi katkı sağlayacak bir potansiyele sahiptir.
Bu derece değerli tarım topraklarına sahip, sahillerinde açık alanda muz, mango gibi tropikal meyvelerin yetiştirildiği bu eşi bulunmaz tüm Gazipaşa sahilleri şimdi devasa otellerle adı turizm olan bir sisteme verilmek istenmektedir. Diğer bir deyişle, bu topraklar büyük otellerin oluşturduğu beton bloklarla kaplanarak yok edilmek istenmektedir. Bütün dünyada zararları anlaşılarak, sahilleri betona çeviren bu otellerden vazgeçilirken, Akdeniz ve Ege sahillerinde yeterince böyle oteller varken, Gazipaşa’nın tropikal sahilleri yok edilmek istenmektedir. Üstelik, turizme açılacak her şey dahil gibi halkla buluşmayan bir sistemle kurulan bu otellerin ilçe halkına da bir yararı yoktur. Sadece tropikal meyvelerin alanları yok olacaktır. Yüzyıllar boyunca oluşmuş bu tarım alanlarının beton kaplanarak yok olmasına karşıyız.
Böyle büyük otellerin yapılması sadece kapladıkları alanları yok etmekle kalmayacak Gazipaşa’nın tarım ve yaşamsal değerlerine zarar verecektir. Bu otellerin vereceği diğer muhtemel zararlar şöyledir:
• Geçtiğimiz günlerde toplantısı yapılan, bir otelin bile ÇED raporuna göre; şu an yapımı planlanan otelin işletmeye alındığındaki su kullanımı, otelin yapıldığı mahallede yaşayan insanların kullandığı suyun 2 katından fazladır. Bu otelin girdisi kadar kirli sıvı atık çıktısı olacağı varsayıldığında ve bu atığın yine ÇED raporuna göre Gazipaşa’nın arıtmasına verileceği belirtilmekte olup bu durumda mevcut arıtmanın yeterli olmayacağı açıktır çünkü halen ilçeye bile yetmeyen, sıkıntılı bir arıtma tesisi vardır. Bir otelin bile katı atık miktarı günde yaklaşık 5 ton kadardır. Bu atığın bertaraf edilmesi Gazipaşa ölçeğinde oldukça zor olacaktır.
• Çed toplantısı yapılan bu devasa otelin açık ve kapalı havuz alanları yaklaşık 11 000 m2’dir. Bu çok fazla bir su yüküdür ve şehir şebekesinden karşılanacağı raporda belirtilmektedir. Gazipaşa’nın su kaynağının bu yükü kaldırması bir otel için bile mümkün değilken, diğer otellerin gelmesi ile içinden çıkılmaz bir hal alacaktır. İklimin değiştiği, su kaynaklarının ciddi sıkıntılar içinde olduğu bugün ve yarınlarda bu tür aşırı su tüketen, verimsiz otellerin yapılması akılcı olmadığı gibi zararlı olacaktır. Nitekim, çok kurak geçen sezonda bu yaz Gazipaşa’da su sıkıntısı beklenmektedir.
• Bu devasa otellerin bir biri sıra yapılmaya başlanmasıyla inşaat aşamasında bu otellerin çıkaracağı toz Gazipaşa’da hem insanlarımız için, hem yetiştirdiğimiz ürünlerimiz için sorun olacaktır. (ÇED raporuna göre bu otelin tahmin edilen hafriyat miktarı 40 000 m3), otellerin yaratacağı gürültü ile de sessiz cennet Gazipaşa, gürültülü cenennem Gazipaşa’ya dönecektir.
• Bu büyük oteller Gazipaşa’nın mikroklimasını değiştirecektir. Plan notlarında devasa parsellere parçalı yapılanma istenmemesi ilçe tarımımız için büyük yanlışlıktır. örneğin 50.000 m2’lik bir parselde, yüzde seksen emsal tek bir yapı kütlesinde kullanılabilecektir. Böylelikle Varolan hava akımlarının önü kesilecek, bunun sonucunda otellerin arkasında kalan alanlar sürekli esen rüzgârlardan mahrum olacak, ısınma artacaktır. Çünkü bilimsel açıklamalarda deniyor ki bir bina kütlesinin yüzeyine çarpan hava, kütle yüzeyinin 50 katı büyüklükte bir alanı etkiliyor. İlçede mikroklimanın değişmesi, ısınmanın artması ile açık alan ve seralarda fungal, bakteriyel, viral ve zararlı vektörel artmasına neden olacaktır.
• Tarım alanlarında su kullanımı gereksinimi artacak, bu da kuyulardan daha fazla su çekilmesine ve kullanılmasına neden olacak, dolayısıyla su kullanım masrafları artacak bundan da tehlikeli olarak şimdiden 200 – 280 metre derinlikten çekilen tarımsal su yeterli olmayacak ve daha derinlerden su çekilmesine neden olacaktır. Bu da çok tehlikeli olan yer üstü çölleşmesinden bile önemli yer altı çölleşmesine neden olacaktır.
Dolayısıyla bu otellerin yapılması, çok değerli ve bulunmaz toprak ve mikroklimaya sahip Gazipaşa’nın tarımına büyük zararlar verecektir. O nedenle tüm kıyı bandımızda bu tür devasa otellerin yapılmasına karşıyız.
Gazipaşa’nın turizme elbette gereksinimi vardır ama bunun yolu betondan ibaret ve her şey dahil oteller değildir. Gazipaşa’nın turizmi EKO TURİZM olmalıdır.” diyor ziraat mühendislerimiz

Doğanın sesini, o sesin bilimini, Türk milletinin binlerce yıllık derin tarihiyle ve kültürüyle harmanladığı ve son yıllara kadar uyguladığı şehircilik ilkelerini dinlemeyen, yok sayan bir anlayışın şehirlerimizi getirdiği nokta ortadadır. Her konuda olduğu gibi, yapılaşmada da bilimin değil de, başka etkenlerin belirleyici olduğu, nereye ve nasıl yapı yapacağını bilmeyen anlayışın, bilimle sınırlarını bulmayan bir beton seviciliğin yaşam alanlarımızı getirdiği nokta ortadadır. Bu yanlış planlamalar insan eliyle ve yetkililerin imzalarıyla yapıldığına göre, ve henüz uygulanmaya başlanmadığına göre istenirse yeniden düzenlenebilir.

Yapılması gereken, önce kapalı kapılar ardında kotarılan bu planların iptal edilmesi ve ilçemizde bir çalıştay düzenlenmesidir. Gazipaşa’nın doğallığının bugünkü önemi, tüm kıyılarımız düşünülerek konusunun uzmanı bilim insanlarınca, üniversitelerin ilgili bölümlerince, meslek odalarınca değerlendirilmeli, turizmin dünyada ilerlediği nokta, bugün ve gelecekte geçerli turizm modeli ortaya konulmalı, ilçe halkının kıyılara ulaşımı, tarımımız, doğal yaşam ve coğrafyamızın doğal verilerinin korunması öncelikli olarak düşünülmeli, kıyılardaki arazi sahiplerinin de kaybetmeyeceği, tüm ilçe halkının kazanacağı, bilimin rehberliğinde bir planlama ortaya çıkarılmalıdır.